Şiirler

Şiirler

AŞKIN SOLUMA EMANET
Her gün biraz daha unutuyorum seni
Ve her gün biraz daha azalıyor acım
Kanamıyor yaram eskisi gibi
İyi ki de bitti
Sen sağ ben selamet
Desem de inanma sevgili
Aşkın sonsuza dek soluma emanet …
Ne kadar bendesin diye resimlerine bakıyorum arada bir
Hiç gitmemişsin ki
Hala canı kırık gönlümsün benim
Neden arada bir diye de sorma
Yüreğim dayanmıyor her gün bakmaya
Biraz da ağlamaktan yoruldum galiba
Zaten gözlerimde dargın bu aralar bana
Ben de dargınım onlara
Ne vardı sanki bir an olsun kör baksalardı sana
Ne çok sevdim diyorum ne çok
Canımı onca yakmana rağmen
Çok uzakmış sevdama ellerin göremedim
Ya da tutmasını bilemedim ben
Diyemedim ruhuma dokunan ilk eldin sevgilim
Desem kalır mıydın benimle
Bıraktım, gönlüme su serpen tesellileri
Boş verdim artık dünyaya
Alıştım da zaten bu sessiz elvedaya
Biraz anılara dalıyorum, biraz güldüğümüz anlara
Yüzümde buruk bir tebessüm
Ve gözümdeki buğuyla
biraz puslu bakıyorum o an kirpiğimde asılı duran sevdaya
Sonra siliyorum elimin tersiyle
Bir iç çekip , yeniden içime
gömüyorum kederimi
Devam ediyorum bir gülüp bin ağlarken yaşamaya
Anlayacağın sensiz de geçiyor vakitler
Bir sen geçmiyorsun sevgilim
Bir sen geçmiyorsun yüreğimden
Ne çabuk bitti diyorum ne çabuk
Oysa daha başlamamıştık ki.
Sığdıramadın koskoca ömrüne
şu küçüçük kalbi ne yazık ki
Merak ediyorum sen de benim gibi misin şimdi
Şarkılara mı vuruyorsun kendini
Şiirlerde mi arıyorsun
Adım geçiyor mu sevdiğin her şeyde
Yoksa her şey geçti mi diyorsun
Dindi mi ağrın söyle
Unutur gibi mi yapıyorsun
Yoksa çoktan unuttun mu beni ..?
Arzu Karadoğan

BIRAKIP GİTTİĞİN KADARIZ

Bir dönüşle dönüyoruz
Hiç yağmur yağmıyor kum taneleri uçuşuyor üstümüze
Bir dönüşle dönüyoruz
Yorgunuz
Tenimiz esmer
Içimizde mağrur bir hüzün
Yaralarımız var
Ezcasi olmayan vurgunlar
En cok kadınlarımıza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan caresizlikle
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Biraz daha yaklaşıyoruzBir el uzatımında
Akşamın alacasıyla
Bu, senin gidişinin hemen ertesinde
Dudaklarımızın kuruduğu
Suların cekildiği
Kızıldenizin diclenin
Önümüzde Hz.Musa elimizde asa ile yarip geçtigimiz nilin
Ve eteklerimizi savura savura tükettiğimiz birlikteliğimizin ardından
Kayıp giden yıldızların şarkısı gibiyiz
Bir dönüşle dönüyoruz
Ne güzel oluyordu
Sağımıza dönüp seni görünce
Ne güzel oluyordu düştüğünde önümüze
Adı safranlara sarılı bir aşk gibi maceramız
Adı kıskanç kervanların zümrüt yüklerinde yazılı
Adı leyla
Bir vaveyla kadar dokunsanız ağlamaklıyız
Bir dönüşle dönüyoruz
Belki baksak arakamıza ordasındır
Bu efsunu kaybetmek istemiyoruz
Hiç bir şeyini istemiyoruz aslında dünyanın
Incisini yakutunu ipek yumusakligini yastiklarin
Bebeğin yüzümüze dokunuşunu istemiyoruz
Eşlerimizin limanlığını
Ocağımızın sıcaklığını bile istemiyoruz
Bir dönüşle dönüyoruz
Seni unutmamak…
Gittin mi aramızdan
Elini çektin mi üzerimizden
Bizi yetim şehrini öksüz bıraktın mı
Ne yapalım işte ağlamamayı beceremiyoruz
Isırdıkça kanıyan dudaklarımızdan dökülen boş sözlerle
Birbirimize soruyoruz
Hava nasıl saat kaç
Yine çayırların yeşlliğinde otlayan kuzuların arasındayız
Yine cayırların üstünde matem işliyoruz
Inceldigi yerden kopan dünya
Bir araftan yol bularak başımıza düşüyor
Gök kubbe patlıyor tepemizde
Hissediyor anlıyor ama anlatamıyoruz
Bir dönüşle dönüyoruz
Bırakıp gittiğin kadarız
Hiç yağmur yagmıyor
Yorgunuz
Tenimiz esmer
Içimizde magrur bir hüzün
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle
En çok kadınlarımiza yakışan ağlamakla
Yaklaşıyoruz hayatın ikindisine
Ne yapalım
Hiç yağmur yağmıyor
Sensiz yürüyünce
Bir dönüşle dönüyoruz
Kıyamet bize
Kıyamet bize
Sen yinede merhamet et bize
Merhamet et bize
Merhamet bize
İbrahim Sadri 

ELLERİMİZİN BÜYÜK BOŞLUĞU

Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz
Sana gelmek orada kalmak istiyoruz
Çok unuttuk hatirlamak istiyoruz
Başımızın okşanmasını
Gözyaşımızın silinmesini
Kolumuza girilmesini istiyoruz
Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz
Rüzgarın sesini,ırmağın sesini
Dağların dağ denizlerin deniz
Kadınların kadın çocukların çocuk
Erkeklerin erkek
Ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı
Yeniden isterken seni istiyoruz aslında
Bunu söyleyemiyoruz
Her yer gece çok gece
Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim
Çok yenildik yetmez mi
Bir bankanın önünde
Bir koltuğun altında
Bir ziyafetin ortasında
Bir günahın tenhasında
Büyütüp durduk siyahı
Gece gece gece
Her yağmur tanesini
Bir melek indirirken yeryüzüne
Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi bilmiyoruz
Çünkü bilincimiz içerken binlerce yilin karmasik surubunu
Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek
Ve gülümsemekle meşgulüz şu an
Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları
Yusuf’u düşüneceğiz,Yakup’u,Musa’yı,İsa’yı düşüneceğiz,
Nuh’ u ve öbürlerini
Ve efendimizi,efendimizi
Kuyular,kuyular,kuyular kazdık
Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık
Kestik kendimizi,deldik,yaktık
Sonra sana değil dünyaya aktık
Dünya ki mescitmiş biz onu otel yapmışız
Kalktık ki yenilmişiz,değişmişiz,azmışız
Bir sızı kalmış içimizde başka şey yok
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız
Bir çocuk oyuncağını alamamış
Bir kız sevdiğini saramamış
Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu
Bir adam paramparça, bir çift göz için
Biri ekmek götürememiş evine birisi aşk
Birimiz dünyayı kurtaracak birimiz yarını
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor
Birimiz bomboş kalbine bakıp birini arıyor
Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor
Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor
Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden
Ellerini hala açık sanıyor
Geldik işte bunlar ellerimiz
Açılmış bak, bilirsin ne diye
Ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik
Burası dünya şu biziz,bunlarda ellerimiz
Öyle açik, öyle acemi, öyle bos
Öyle mahçup öyle dalgin öyle bos öyle bos
Senin değilmiyiz hepimiz
Senin değil mi herşey
Alırsın kime ne,verirsin kime ne
Ve bu açtığımız eller senin değil mi
Senin değil miyiz hepimiz Rabbim
Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar
Kimsesiziz kime gidelim,
Yaralarımız var kime,
Sıcak bir şey arıyoruz kime,
Merhamet istiyoruz kime,
Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim
Sorumuz ve cevabımız sen değil misin
Yorgunuz kaybetmişiz dalgınız kırgınız küsmüşüz
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde
Kime gidelim
Çok yürüdük yollar kayboldu
Yol olduk sana geldik
Ne getirdin deme bize
Senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur
Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlar da ellerimizin büyük boşluğu
Beş duygum harap,altı yönüm harap
On parmağımda on acı Ya Rab
Denize dalan bir testi nasıl tahammül etsin suya
Fırlattın beni dünyaya,
Yeniden al kucağına
Çagir beni yeniden
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma
Büyük bir kapının önünde
Bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor
Kapı açılacak yoksa niye var
Rahmet örtecek günahı
Geride kalacak gazabın adımları
Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz
Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz
Başımız yerde, açtık elimizi sevgilinle birlikte
Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz
Sevdiklerin aşkına
Sevenlerin aşkına
İnşirah inşirah inşirah
Ayetin değil miyiz senin Ya Allah

  İbrahim Sadri     SONSUZ AŞK

Dalga ile kıyının aşkını bilir misin?
Öncesinden baslayip, sonsuza giden dalga,
Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya.
Dalga, seven – kıyı, sevilendir.
Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga
Ve döner hep geriye
Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya
Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca
Iste, ben de seni böyle severim yar.
Yar, bilir misin dağ başında açan uçurum çiçeklerini?
Bilirler görünmeyeceklerini…
Sevilmeyeceklerini…
Koklanmayacaklarını…
Okşanmayacaklarını…
Ama inatla açarlar aşkla, sevgiyle, özlemle.
Hep beklerler gelmeyecek sevgilinin onu kucaklamasını
Iste, ben de seni böyle beklerim yar.
Yar, ipek böceğini bilir misin?
Onun kozasının içinde ördüğü o ipliğe olan aşkını
Bilir o, ördüğü ipliğin kendisinin ölümü olacağını
Ama aşkına feda eder kendini.
Öyle verir kendini yarenine korkusuzca
Iste, ben de kendimi böyle veririm sana yar.
Yar, ağaç ile meyvesinin aşkını bilir misin?
Meyvesini vermelidir ağaç yeniden doğmak için
Öyle zorludur ki ayrilmalari
Verir meyvesini ağaç
meyve tohum olur, tohum kök olur
Ve yeniden doğar ağaç kendi meyvesinden
Iste bende böyle yar;
Yok olmayı göze aldım, tekrar sende doğmak icin.
Gassan Satar